Geçtiğimiz yıl bu zamanlar, Akhisar’da emlak piyasasında daire bulmak neredeyse imkânsızdı. Gerek satılık gerekse kiralık konutlar açısından piyasada ciddi bir arz kıtlığı söz konusuydu. Ancak bugün durum çok farklı. Şehrin neredeyse her sokağında, her caddesinde, her apartmanında bir değil, birkaç ilan birden görmek mümkün. “Satılık” ya da “kiralık” tabelaları adeta şehrin yeni yüzü olmuş durumda.
Bu ani dönüşümün tesadüf olmadığını düşünüyorum. Son dönemde uygulanan sıkılaştırılmış para politikalarının doğrudan etkisiyle karşı karşıyayız. Ekonomide nakit sıkışıklığının derinleştiği, piyasada likiditenin hızla azaldığı bir süreçten geçiyoruz. Bu durum da halkın elindeki nakit varlığın erimesine, taksitli veya borçla yaşamaya dayalı ekonomik düzenin daha da kırılgan hale gelmesine yol açtı.
Elinde nakdi kalmayan vatandaş için gayrimenkul artık bir yük haline dönüşmeye başladı. Uzun vadeli yatırım olarak görülen taşınmazlar, bugünün nakit ihtiyacını karşılamak amacıyla satışa çıkarılıyor. Bu sadece bireysel mülk sahipleri için değil; müteahhitler, yatırımcılar ve küçük portföy yöneticileri için de geçerli bir durum. Kimi çocuklarının eğitimi, kimi birikmiş borçları, kimi de hayat pahalılığı karşısında direnemeyen bütçesini dengelemek adına, mal varlığını satışa sunmak zorunda kaldı.
Peki, bu kadar taşınmazın bir anda piyasaya girmesi fiyatları nasıl etkiler?
Kısa vadede fiyatların sabit kalması ya da belirli bölgelerde kısmi düşüşler yaşanması kaçınılmaz gibi görünüyor. Talep sabit kaldığı sürece, artan arzın doğrudan fiyatları aşağı yönlü baskılaması beklenebilir. Ancak bu durumu sadece düşen fiyatlar üzerinden okumak eksik olur. Çünkü bu aynı zamanda piyasanın yeni bir denge arayışı içinde olduğunu da gösteriyor. Gerçek değerine yakın fiyatlarla satışlar yapılabilir hale geldikçe, orta ve uzun vadede daha sağlıklı bir piyasa oluşabilir.
Bu süreçte merakla beklediğim bir diğer unsur da, yatırımcının davranış biçimi. Acaba bu yeni dönemde yatırımcılar yeniden taşınmaza mı yönelecek, yoksa alternatif araçlara mı kayacak? Özellikle mevduat faizlerinin yüksek seyrettiği bir ekonomik tabloda, taşınmazın sağladığı getiri cazibesini kaybedebilir mi? Bu sorular önümüzdeki dönemde hem emlakçılar hem de ekonomi takipçileri için kritik önem taşıyacak.
Akhisar özelinde ise dikkat çeken bir başka husus var: Satışa çıkan evlerin önemli bir kısmı nitelikli, merkezi ve geçmişte yüksek talep gören daireler. Bu da gösteriyor ki artık sadece “atıl” durumdaki taşınmazlar değil, en iyi lokasyonlar bile nakde dönüştürülmeye çalışılıyor.
Sonuç olarak, sıkı para politikaları sadece finansal araçları değil, taşınmaz ekonomisini de derinden etkiliyor. Nakitin kıymete bindiği, gayrimenkulün ise “durgun ama fırsat dolu” bir döneme girdiği bu süreçte, Akhisar’daki gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceğim.
Çünkü bu iş artık yalnızca mülk sahibi olmanın değil, ekonomik yönetişimin de bir parçası haline geldi.