Bu hafta "KonuşuYORUM" programında, ülkemizin en büyük fedakârlıklarını yapmış insanların hayat hikayelerine tanıklık ettik. Stüdyoda, Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit ve Dul Yetimleri Derneği Akhisar İrtibat Sorumlusu ve El Bab Gazisi Ömer Kayhan, Şehit F-4 pilotu Binbaşı Serdar Kandemir'in annesi Dilber Kandemir ve Şehit Jandarma Komando Er Selman Adak'ın kardeşi Osman Adak vardı. Her biri, vatan uğruna büyük bedeller ödemiş, ya bizzat kendileri cephede bulunmuş ya da en sevdiklerini bu kutsal yolda şehit vermiş insanlar...
Program boyunca, sadece onların hikayelerini dinlemedik. Aynı zamanda onların gözlerinde gördüğümüz derin hüzne, yüreğimizde hissettiğimiz tarifsiz minnete şahit olduk. Bu vatan için canlarını ortaya koyan kahramanlarımızın arkasında, derin izler bırakan bir hikâye var. Ve ne yazık ki, bu hikâyelerin çoğu, günlük telaşlarımız içinde yeterince anlaşılamıyor.
Bir Gazi, Bir Fedakârlık Hikayesi
Ömer Kayhan, Suriye El Bab operasyonunda görev yaparken gazi olan bir kahraman. Yaşadıklarını anlatırken, savaşın cephede değil, zihinlerde de devam ettiğini bir kez daha fark ettik. O, vatan için görev başındayken vücudunun bir parçasını kaybetmiş ama yüreğindeki cesaretten hiçbir şey kaybetmemişti. Gazi olduktan sonra yaşadığı fiziksel ve psikolojik zorlukları, sivil hayata dönüşte karşılaştığı güçlükleri içtenlikle paylaştı.
Ancak en çarpıcı nokta şuydu: "Vatan sağ olsun" derken gözlerindeki hüzün... Bu ifade, belki de dilimizde en fazla derin anlam taşıyan kelimelerden biri. O cümlenin içinde; kaybedilen arkadaşların, ailesinden uzakta geçirilen günlerin, ölümle burun buruna gelmenin ve sonunda geri döndüğünde bile tam anlamıyla "dönebilmiş" olamamanın hikayesi yatıyordu.
Bir Şehit Annesinin Sessiz Çığlığı
Şehit F-4 pilotu Binbaşı Serdar Kandemir’in annesi Dilber Kandemir, oğlunun uçuşa olan tutkusunu, askeri okula girme sürecini anlatırken gözleri parlıyordu. Ama Konya'da yaşanan kazayı ve şehit olduğu anı anlatırken o parlaklık, yerini derin bir hüznün izlerine bıraktı.
Şehit aileleri, en sevdiklerini vatan için sonsuza kadar kaybeden insanlar. Oğullarının tabutlarına sarılırken, belki de son kez kokusunu içlerine çektiklerinde, bir annenin yüreğinde açılan yaranın hiçbir zaman iyileşmeyeceğini biliyoruz. Şehit anneleri, bir yanıyla en gururlu insanlar; çünkü evlatları bu vatan uğruna can verdi. Ama aynı zamanda en derin acıyı yaşayanlar; çünkü o evlat, bir daha eve dönmeyecek…
Bir Şehit Kardeşinin Yarım Kalan Çocukluğu
Şehit Jandarma Komando Er Selman Adak’ın kardeşi Osman Adak, abisinin şehit olduğu dönemde henüz 15 yaşındaydı. Çocukluk ile gençlik arasında bir yerde, bir anda hayatın en acı gerçeğiyle tanıştı.
Anlattıkları hepimizi sarstı. Ailesine gelen acı haberin, o an yaşanan çaresizliğin, annesinin gözyaşlarının ve babasının sessiz çığlığının içinde büyüyen bir çocuk... Hayatı boyunca, "Şehit kardeşi" olarak anılmanın gururunu ve ağırlığını aynı anda taşımak zorunda kalmış bir genç adam.
Bugün büyümüş, güçlü bir birey olmuş olabilir ama o gün yaşadığı acı, hâlâ ilk günkü gibi taze. Bir şehidin kardeşi olmak, sadece gururla taşınan bir unvan değil; derin bir hüzün, asla tamamlanamayacak bir eksiklik…
Gözyaşları ve Minnet…
Program boyunca herkesin gözleri doldu. Ben dahil, stüdyodaki teknik ekip bile duygularını saklayamadı. Biz o insanları dinlerken, onlarla birlikte geçmişe gittik. Bir gencin hayalini, bir annenin gözyaşını, bir kardeşin buruk çocukluğunu hissettik.
Gaziler ve şehit yakınları, bu ülkenin sessiz kahramanları. Onlar belki hepimizden daha fazla haksızlığa uğruyor, belki de unutuluyorlar. Ama unutulmamalılar. Bu vatan, onların fedakârlıklarıyla ayakta duruyor.
Programımız boyunca fark ettik ki; onları sadece yılda birkaç kez hatırlamak yeterli değil. Bizler, her gün, her an, onların fedakarlıklarını bilerek yaşamalı, onların hak ettiği saygıyı göstermeliyiz. Bir ülke, kahramanlarını unutursa, geleceğini de unutmuş olur.
Son olarak, o programdan çıkarken kendi kendime şunu düşündüm:
Bir kahraman olmak için cephede savaşmak gerekmiyor. Bazen, sadece onlara destek olmak, onları anlamak bile bir kahramanlık olabilir.
Ve belki de hepimizin yapması gereken şey bu… Şehitlerimizi, gazilerimizi unutmamak, onların emanetine sahip çıkmak.
Saygılarımla,
Engin Akyüz





























