Ekran Başında İstismar: TikTok’ta Bir Babanın Sessiz Suçu
Dijital çağın en büyük çelişkisi, görünürlük ile mahremiyet arasındaki çizginin silinmiş olması. Sosyal medya, bireyin kendini ifade etme alanı olmaktan çıkıp, ne pahasına olursa olsun “izlenme” uğruna her şeyin mübah sayıldığı bir sahneye dönüştü. Ve bu sahnede geçtiğimiz günlerde yaşanan bir olay, hepimizi derinden sarstı.
Hatay’ın Erzin ilçesinde bir baba, TikTok’ta yaptığı canlı yayında küçük kızını oynatarak para kazanmaya çalıştı. Gelen eleştirilere küfür ve hakaretle karşılık verdi. Sosyal medyada büyük tepki çeken görüntüler sonrası baba gözaltına alındı, genç kız ise devlet korumasına alındı.
Bir Babanın Görevi: Korumak mı, Kullanmak mı?
Bir çocuğun en büyük güvencesi ailesidir. Özellikle bir babanın görevi, çocuğunu korumak, kollamak ve onun geleceğini inşa etmektir. Ancak bu olayda gördüğümüz tablo, bu temel görevin nasıl ters yüz edildiğini gösteriyor. Kızını bir “canlı yayın malzemesi” haline getiren baba, sadece çocuğunun mahremiyetini değil, insanlık onurunu da hiçe saydı.
Üstelik gelen tepkilere karşılık olarak sergilenen küfürlü ve saldırgan tavır, olayın sadece bilinçsizlikle değil, aynı zamanda pişkinlikle de örtülü olduğunu gösteriyor.
Sosyal Medya: Sahne mi, Sınav mı?
TikTok gibi platformlar, eğlence ve yaratıcılık için bir alan sunarken, aynı zamanda denetimsizliğin ve sorumsuzluğun da merkezi haline geldi. İzlenme uğruna çocukların ekran önünde dans ettirilmesi, mahremiyetlerinin pazarlanması ve kişiliklerinin zedelenmesi artık sıradanlaştı. Bu olay, buzdağının sadece görünen yüzü.
Devletin Müdahalesi: Doğru Ama Geç Kalınmış Bir Adım
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın hızlı müdahalesi, çocuğun devlet korumasına alınması ve psikososyal destek sürecinin başlatılması elbette sevindirici. Ancak bu tür olayların yaşanmaması için daha köklü önlemler gerekiyor. Dijital platformlarda çocukların yer aldığı içeriklerin sıkı şekilde denetlenmesi, ebeveynlere yönelik bilinçlendirme kampanyaları ve cezai yaptırımların caydırıcı hale getirilmesi şart.
Toplum Olarak Nerede Duruyoruz?
Bu olay sadece bir bireyin suçu değil; aynı zamanda toplumun sessizliğinin de bir yansıması. İzlenme uğruna yapılan her istismar, alkışlandıkça büyüyor. Tepki göstermek, farkındalık yaratmak ve bu tür içeriklere karşı durmak hepimizin görevi.
Bir çocuğun ekran karşısında oynatılması, sadece bir yayın değil; bir travmadır. Ve bu travmanın izleri, sadece o çocuğun değil, toplumun vicdanında da kalır. Sosyal medya özgürlük değilse, sorumluluktur. Ve bu sorumluluk, en çok da çocuklar söz konusu olduğunda hayati önem taşır.
-Şeyda GÖKTEN


























